Drakengard to NieR

Drakengard to NieR

İlk Felaket


Drakengard to NieR image 1

Midgard'dan Önceki Dünya

Hikayemiz bizim dünyamız ile aynı olan paralel bir evrende geçiyor.Milattan sonra 865 yılına kadar bizimle aynı olan dünya 865 yılından sonra bizim dünyamızdan farklı bir yola giriyor ve Drakengard serisinden Nier Automata ya kadar olan acı, ızdırap ve savaşlarla dolu hikayemiz başlıyor.

M.S 865 yılında egosit, bencil ve kindar Tanrılar insanlığın başarısız birer ırk olduğunu yarattıkları evrene zarar verdiklerini ve tüm insanlığın yok olması gerektiğini kanaat getirirler. O sırada savaşın ve kanın durmadığı dünyamızın bir yeri olan ve gerçek hayatta ispanyanın olduğu ''Iberian Peninsula''

ya da türkçesi ile ''İber Yarımadası'' nı çok büyük depremler vurması ve akabinde dünya genelinde yaşanan tuhaf olayların yanı sıra bir anda ortaya çıkan koca bir şehir gibi gizemli olaylar meydana gelir. Bu olaylar tüm dünyayı etkilemiş ve ''Büyük Afet'' olarak adlandırılmıştır. Bu olay ayrıca çok güçlü ejderhaları ve ''Gözcüler' olarak bilinen diğer dünya dışı varlıkları da Dünyaya getirmiştir.Büyük felaket aynı zamanda beraberinde ''Çoklu dünya ayrışması fenomeni'' ne sebep olmuştur. Bu seçilmiş bir canlı gurubunun bir araya gelmesi ile ortaya çıkan ve tarih şeridinin bölünmesine neden olan bir fenomendir,bu fenomene sonra döneceğiz.

Ortaya çıkan ejderler ilerleyen yıllarda dünyayı kasıp kavurmuş, insanlık büyük hasar almıştır ve bütün imparatorlukları yok etmiştir. Avrupa 865'de Midgard'ı oluşturmak için tek tek ülkeler kavramını bırakıp tek noktada birleşmiştir. Midgard'da bir katedral şehri kurulup Pisagor enstitüsü denen enstitü kurulmuştur. Burada Midgard'ın soyluları ve zeki insanları bir araya gelip büyük felaket ve dünyada olan diğer gariplikleri üzerine fikirler yürütmüşlerdir.(resim Midgard map)

Zero


Drakengard to NieR image 8
Drakengard to NieR image 9

Kızıl Gözlü Kız

Büyük Felaket, ejderhalar,Gözcüler ve daha nicesi ,Tanrılar insanlığı büyük bir savaşın içine sokmuşken 981 yılında bir kız çocuğu dünyaya gelir. Çok kötü bir çocukluk dönemi geçirmiş olan kız, istismarcı bir anne tarafından çocuk tacirine satılmıştır. Bu kıza annesi tarafından bir isim dahi bahşedilmemiştir. Genelevde insanlar ona basitçe eşine hiç rastlanmayan gözlerinin renginden dolayı açık kızıl anlamına gelen ''Usubeni'' demiştir. Usubeni genel evde tanıştığı kendi ile yaşıt olan arkadaşı ile vakit geçirirken arkadaşı ona daha mutlu bir hayat için paraya ihtiyaçları olduğunu ve ancak soygun yaparak buna erişebileceklerini söyler. Usubeni buna ne kadar yanaşmasa da orada ki tek arkadaşı tarafından da terk edilmek istemediğinden kabul eder ancak tam da bu noktada hayatının değişeceğinden bir haber bir şekilde soygun yapmaya gider fakat daha bitiremeden Katedral şehri askerleri tarafından yakalanır, en yakın ve tek arkadaşı ona ihanet etmiştir aslında arkadaşı olarak gördüğü kız ondan nefret ediyordur geriye kalan herkes gibi.

Cezasını çektikten sonra hayatta artık sevdiği ve değer verdiği kimsenin olmadığını farkeden ve bu rezil hayata geri dönmek istemeyen Usubeni genel eve geri dönüp kim varsa öldürür ardından başka bir şehre kaçar ama bu şehirde de o genelevin müşterilerinden biri olan bir adamla karşılaşır. adam Usubeniye kalacak yer verir ama ama Usubenin çilesi bitmez ve ölümcül bir bulaşıcı hastalığa yakalanır. Adam Usubeniden kurtulmak için her şeyi yapar ama bunu Usubeniye belli etmemeye çalışır ancak çok geçmeden Usuebeni bunu fark eder ve kendisini başka bir tacire satmaya çalışırken nefsi müdafa yapmak isterken askeri öldürür. Usubeni hayatına devam eder, artık hissiz ve acımasız bir katildir.Son cinayetleride sırasında hastalığı yüzünden zayıf düşer ve korumalar tarafından yakalanır.

Ardından Usubeni, korkunç işkenceler görmüş ve ölüm cezasına çarptırılmış 5 kız ile aynı hücreye kapatılır ve biri hariç hepsinden büyük olan Usubeni onlarla uzunca bir vakit geçirir onların ablaları gibi olmuştur, bu acı ve kederden başka bir şey görmemiş olan kız uzun bir zaman sonra ilk defa sevgiyi hissetmiştir ancak bu güzel zamanların da bir sonu gelir ve kardeş olarak bildiği tüm kızlar tek tek öldürülür ve hayatta kalan tek kız Usubenidir ama hastalığı onu en sonunda yakalar ve ölümün eşiğine gelir. Ömrünün son anlarında yerden yükselen çok güzel bir çiçek görür. 995'de Katedral şehri(Midgard'ın başkenti), merkez büyü enstitüsünden kaynaklanan bir sebepten dolayı ani bir patlama ile sarsılır. Patlama tanık olanlar, oluşan enkazın gökyüzüne kaplayan dev bir çiçeğe benzer birşeyin oluşturduğunu söylemektedir. Gizemli patlamayı oluşturan çiçek her nasılsa Usubeni'ye kadar gelmiştir ve bedeni, büyülü ve ve çok güçlü olan çiçeğin derine inen kökleriyle Usubeni hayata geri dönmüştür.

O artık büyülü bir yok etme silahına dönüşmüştür, kendisine çok güçlü bir teknik bahşedilimiştir. Artık tanrıların dilinde mistik şarkılar söyleyerek çok güçlü büyüler üretebiliyordur, artık bir yarı tanrıdır, Tanrılar onu kendi emelleri için kullanmayı istedikleri için hayata geri döndürmüşlerdir. Usubeni hayata bu şekilde bir ölüm silahı olarak geri döndüğü için kötü hissetmekte ve pembe çiçeğin kuklası olmak istemediği için intihar ederek çiçeği öldürmeye çalışır ancak bu çiçeğin ve tabi ki de Tanrıların sinirlenmesine sebep olur. Usubenin hayatı boyunca duyacağı en büyük pişmanlığı olacağı bu hareketinin sonucu olarak ölen manevi kız kardeşleri hayata döner ama eski kız kardeşleri yoktur, onlar yerine insanlığı kurtaracak gibi görünen ama aslında çöküşe götürecek olan varlıklar olarak yeniden dirilmişlerdir ve sonuç olarak gücünün büyük bir kısmını kaybederek Usubenin güçleri 5 e bölünür Sırasıyla; One-Two-Three-Four-Five olarak.

kız kardeşlerinin bu şekilde ortaya çıkmasının kendi hatası olduğunu düşünerek onları yok edip huzura erdirmeye ve insanlığı bu silahtan arındırmak, insanlığı kurtarmak için harekete geçer ve artık yeni bir adı vardır:

Zero.

Drakengard 3


Drakengard to NieR image 18

Drakengard to NieR image 19
Drakengard to NieR image 20

Bir Yoldaş ve İntoner Düzenindeki Midgard

Bu büyülü evrende büyük felaket sonrasında ortaya çıkan bir çok varlıkla ve ejderhalarla bir anlaşma yapabilirsiniz ancak karşılığı olarak bir şeyinizi feda etmeniz gerekir ancak Zero bu şartın dışındadır. Zero da önce İntoner kardeşlerini ardından da kendinde mühürlü bir lanet gibi duran çiçeği yok etmek için onları yok edebilecek güçte olan bir ejderha aramaya başlar ve yolculuğunun sonunda ''Michael'' adlı bir ejderha ile tanışır ve ounla bir antlaşmaya varır. O sırada ablalarının hayatta olduğunu ve onları yok etmesi için geleceklerini bilen 5 kız kardeş ablalarını yok etmek için hazırda beklerler.

Şu bilgiyi vermem gerekir ki o sıralarda insanlık İntonerları görece Tanrılar tarafından insanlığa bir düzen getirme ve yeniden refaha erdirmesi için gönderilmiş tanrısal varlıklardır ki kısmen gerçekten te düzeni getirmişler ancak Tanrıların dünyayı yok etmesi için gönderdiği savaş meleklerinden başka bir şey değillerdir ve Zeroyu hain olarak görürler ama bu sadece Tanrıların göz boyamasından başka bir şey değildir. Hikayemize dönecek olursak, Zero'dan sonraki en büyük ve onunla yaşıt olan kız kardeş One ,diğer kız kardeşlerinden ve özellikle Zero dan gizlediği bir kozu vardır. One, Pisagor Enstitüsü tarafından kendisinin kaburgalarından bir klonunu yaratmalarını istemiştir ve başarılıda olur. Bu klon One ile görünüş olarak ve güçleri bakımından tamamen aynı olmakla birlikte ondan farklı olarak erkektir. İşte tam bu noktada Drakengard 3 oyunu başlar.

Zero ve Michael birleşip, şu an dünyayı dolaşıp saysız şeytani krallığa karşı savaşmakla meşgul olan ve Midgard'da ''Kahraman'' adıyla anılan beş kız kardeşin icabına bakmak için yola koyulur. Bu beş kız kardeş ile olan ilk savaşında Zero sol kolunu kaybeder ve Michael ölür ancak ejderhalar normal yollarla ölmediğinden Michael reankarne olarak hayata tekrar döner ve Mikhail adını alır. Planı başarısız olduktan sonra Zero ve yeni ejderhası ''Mikhail'' kız kardeşlere karşı başka bir saldırıya hazırlanmak için saklanır.

Drakengardın 3 dört sonu vardır: A,B,C ve D. Ancak sadece iki tanesi serideki diğer oyunlara ve romanlarla bağlantılıdır. A sonunun devamı, One'ın klonun ana karakter olduğu ''Shi ni Itaru Aka'' isimli mangaya çıkıyor A sonunun devamında ayrıca Drakengard 1.3 denen kısa hikayelerin olduğu bir koleksiyona çıkıyor biz ise Drakengard 1 e giden yoldan devam edeceğiz. 2014 yılında yazar Jun Eishima oyunlar arası bağlantıyı kurabilmek için Drakengard 3'ün hikayesini roman haline getirdi. Buradan da anlaşılıyor ki Drakengard 3'ün oyun içi sonlarının hiçbirinin serideki diğer oyunlarla doğrudan bir bağlantısı yoktur. Bahsi geçen roman Drakengard 3'deki olayları One'ın klonunun gözünden anlatıyor.

Drakengard 3' ün ''Story Side'' adlı novelinde yani oyunun E sonu olarak kabul edlien ve bizim üzerimizde duracağımız sonda, 1000 yılında Zero, bütün İntoner kardeşlerini başarılı bir şekilde yok eder ancak Zero, Mikhail'in hayatını kurtarmak için onunla bir anlaşma yapar, çiçeği Mikhail'e aktarır ve kendini çocuksu bir duruma geri döndürür. Zero, bundan sonra One'ın klonu tarafından hızla öldürülür ve anlaşmanın yasalarına göre, Mikhail çiçek ile birlikte tamamen yok olur ilk İntoner acı dolu hayatının sonuna gelmiştir.

Oyunun bir diğer ''cannon'' olarak sayılan ve asıl E sonu ile benzerlikleri bulununan D sonunda ise

One'ın klonu Zeroyu öldürmüyor onun yerine Zero kendisini mühürler. Şöyle ki Zero, One'ı tüketir ve içindeki çiçeğin açmasına izin verir. İkisi daha sonra altı Intoner'ın dev heykellerinin ortaya çıktığı ve Mikhail'i bir ritim oyununa soktuğu "Ruhlar Dünyasına" taşınır. Mikhail zafer kazanır ve Zero yu son kez anıp veda ettikten sonra onları yok eder. Onlar parçalanırken, Anlatıcı, çiçeğin gücünün ruhlar dünyasında mühürlendiğini ve bir gün mührün kırılma olasılığı olmasına rağmen, insanlığa yönelik tehdidini geçersiz kıldığını belirtir. Anlatıcı ayrıca Zero'nun bir şekilde bir yerde hala hayatta olduğundan ve tekrar buluşacaklarından emin olduğunu belirtiyor.

https://www.youtube.com/watch?v=-fxpJL5a300

Ancak oyunun ardından Novel bize asıl sonun E sonu yani kitapta geçen olduğunu belirtiyor yani üste anlatığım sonu. Elbette şundan eminiz ki artık İntonerlar ölmüş ve geriye kalan tek İntoner(!) olan One'ın klonu hayattadır, bu süreçte hikayemize devam edelim

Tüm bu olayların Ardından One'ın klonu ölmüş olan İntonerların anısına ''Gözlemciler tarikatını kurmak için çalışmaya başlar ve kendisini ''One'' olarak tanıtır ve ölmüş olan orjinal One'ın kılığına girer. 3 yıl sonra Dünya'da bela baş gösterir, her yerde canavarlar cirit atmaktadır ama Gözlemciler Tarikatı onlara karşı savaş vermektedir.(resim Gözcüler Tarikatının ilk ambelemi. (Amblemde soldaki klon One, sağdaki ise gerçek One). Şimdi ise bizi NieR serisine ulaştıracak olan oyuna yani Drakengard 1 e geçiyoruz. İntonerların devri bitti artık Gözcüler Tarikatı ve İmparatorluk İntonerların tahtında ve Midgard sonun başlangıcı yaşamaktatır

Drakengard 1


Drakengard to NieR image 33
Drakengard to NieR image 34
Drakengard to NieR image 35

Drakengard to NieR image 36

İmparatorluk, Gözcüler Tarikatının çöküşü ve İkinci Felaket

İntonerların devri kısa da olsa sona ermiş ve One'ın klonun kurduğu ve yükselttiği Gözcüler Tarikatı yeni düzeni yöneten yegane sistem haline gelmiş durumda.

1012 yılında Gözlemciler Tarikatında ki rahipler One ın önderliğinde ''mühür sistemi'' diye bilinen bir sistem oluşturmuşlardır. Bu sistem İntonerlar öldükten sonra dengesi bozulan Dünyanın ve özellikle Midgard'ın yeniden denge bulmasını ve İntonerların zamanında kurulmuş düzenin yerine gelmesi için oluşturulmuştur. Bu sistemde mühürler ''yıkımın tohumları'' olarak bilinen büyük tehlikeyi durdurup kaosun Dünya'ya hakim olmasını engellemek için yaratılmıştır.

Yıkımın tohumları Tanrıların "geride bıraktığı oyuncaklar" olan Yıkım Tohumları olarak ortaya çıkar ve dünyanın sonunun ilk işaretlerinden biri olarak görünürler. Tohuma giren her şey "evrimleşecek" ve insanlığı yok etmeye kararlı bir varlığa dönüşecek. Görünüşe göre sadece bir Tohumun girmesi yeterli, çünkü diğer tüm Tohumlar canavarı o tek Tohumdan klonlayacak ve dünyanın sonunu sağlamaya yetecek kadar klon yaratacak. Ancak bunlardan ayrı olarak ''Bone Casket'' olarak bilinen ve ejderhaların kendileri tarafından yerleştirilen ve özünde nefret ettikleri Tanrılardan güçlerini geri alma planlarının bir parçası olarak yeni bir ırk ortaya çıkarmak için kullanacakları bir tohum olarak bilinir ama buna sonra geleceğiz. Çok popüler bir hayran teorisine göre ''Yıkımın tohumları'' Drakengard 3 deki çiçeğin mührünün bir şekilde kırılması sonucu çiçeğin yeniden dünyaya gelme amacıyla tohumlarını dünyaya salmasından gelmektedir . Kesin bir cevap vermek ne yazık ki şimdilik imkansız o yüzden biz ana olaylara geri dönelim.

Gözcüler Tarikatının oluşturduğu mühür sistemine göre tüm mühürlerin tanrıçası olarak bir kadın görevlendirilir. Onun işi son kilidin korumalığını yapmaktadır. Buna rağmen sorunlar başkasının tanriçayı kıskanması ve tarikatın kurucusu olan One'ın klonunun hikaye boşluğu olarak görülen bir sebepten sürgün edilmesinden dolayı hızla çoğalmıştır. One'klonu sürgündeyken tarikattan bazıları, bulaştığı kişileri düşünemeyen parazitlere çeviren ''Kızıl göz hastalığı''na yakalanmıştır. Bu kişiler hastalığa yakalandıktan kısa süre sonra ölmektedir.Artık insanlığın yeni bir düşmanı vardır. Tüm bunlar olurken One'ın klonuda bu hastalıkla savaşırken sürgün zamanlarında Rosa isimli bir mülteci ile tanışır. Bir yıl sonra Rosa doğum yapar. İlerleyen yıllarda bir sürü olayla devam eder, İntonerların yokluğunda Tanrılar insanlara eziyet etmeye ve onları yok etmeye çalışmaya devam eder. Sağda solda bir sürü mühür tanrıçası çeşitli sebeplerden dolayı ölmektedir.İşte tam bu noktada Drakengard 1 e geçmenin en sağlıklı ve anlaması en kolay yolu One'ın klonunun şeceresine bakmak olacaktır. Yan ürün olan manga ''Shi ni Itaru Aka'' oğlu Gruenin şeceresini izlerken bizi Drakengard 1 e götürecek olan diğer oğlu Grenattır.

Grenat adı belirtilmemiş bir kadınla tanışır ve çocukları olur. Bu çocuğun adı hiçbir zaman belirtilmemiştir ama büyüdükten sonra onunda Ramia isimli bir çocuğu olur. Ramida hayatına devam eder ve Seere ve Manah adlı ikiz çocuk doğurur. Ramia çocuklarına çok dengesiz bi ebeveynlik yapmaktadır. Seereyi sevgiye boğarken Manah'tan tam anlamıyla nefret etmektedir. Hatta bu nefret onun Manah'ı terk etmek için ormana bırakmasına sebep olacak kadar ileri gitmiştir.Bu olay da Gözcülerin Manah'ı bulup tarikata götürmesi ve yüksek rahibe olarak ona tapılmaya başlanması ile sonuçlanmıştır.

Drakengard 1 hikayeyi tam bu noktadan başlatır. Ana karakter Caim, mühürlerin 13. tanrıçası olan kız kardeşi Furiae'yi ''İmparatorluk'' adındaki şeytani gurup tarafından kaçırılmasından korumak için savaşırken ağır şekilde yaralanır ve ölmek üzeredir tam da bu sırada İmparatorluk tarafından yakalanmış Angelus adındaki kızıl ejderhayı kız kardeşin tutulduğu yerde ağır yaralı şekilde bulur ve normal yollarla bir ejderha ölmeyeceği için büyük acı çekmektedir. Caim ejderhayala bir anlaşma yapmaya karar verir ve biraz zorda olsa insanlardan haz etmeyen acılar içindeki ejderha Caim ile anlaşma yapar. Bunun sonucu olarak Caim konuşma yetisini kaybeder.İmparatorluğun amacı ise tüm mühürleri tanrıça ile birlikte kırıp uhrevi varlıklar olan ve Drakengard 3 te mühürlenen Gözcüleri dünyaya geri getirip insanlığı yok etmek istemektir ve Drakengar 3 den farklı olarak Drakengard 1 in sonu bizi kesin bir şekilde NieR Replicanta bağlamaktadır

Bu noktada bir şeyi açıklığa kavuşturmam lazım gibi hissediyorum. Drakengard serisinin 2. oyunu Drakengard 2 görece cannon olmamakla birlikte bizi NieR e bağlayan hiç bir yanının olmaması bir yana orjinal yapımcının nerdeyse rol almadığı bir oyundur ve ana evrene dahil değildir o yüzden kısaca özet geçcek olursam, Drakengard 1 in A sonundaki olaylardan sonra Furiae ölür ve nişanlısı onu Yıkımın tohumlarından biri olan ''Bone Casket'' e getirir. Sonra bahsedeceğim dediğim yerde söylediğim gibi bu tohum özel bir tohumdur ve ejderhalar tarafından yerleştirilmiştir. Furianin nişanlısı o ölünce onunla birlikte bu tohumun içine girer ve bir çocuk doğar adı Nowe'dir, insan-ejder melezi olup ''yeni tür'' olarak bilinmektedir. Drakengard 2 nin ana karakteri Nowe dir. Angelus Furiae'nin ölümünden sonra mühürlerin yeni tanrıçası olmuştur. Kızıl göz hastalığı İmparatorluğu sarmaya, zedelemeye başlamıştır. Mühürleri korumak için Verdelet isimli bir adam tarafından ''Mührün Şövalyeleri'' isimli bir topluluk kurulur ve Nowe büyüp Drakengard 2 başlar. Dediğim gibi devamını anlatmaya gerek olduğunu düşünmediğimden biz ana evrene geri dönelim.

Drakengard 1'in E sonuna gelicek olursak eğer. İnuart ve Furiae çocuk sahibi olmadan ölmüştür. O anda İmparatorluk yok olsa bile amacına ulaşmıştır ve Yozlaşmış olan Gözcüler tarikatı zafer elde etmiştir Manah öldürülmüştür, gözcüler ve Tanrıların direk emirlerini uygulayan Kraliçe Yaratık olarak geçen Gözcülerin yegane lideri Mİdgarda inmiştir artık insanlık için ümitler tükenmiştir ve zaten nüfus bakımından çok azalan insanoğlunun sonu gelmiş gibi gözüküyordur. Tam o anda One'ın klonunun soyundan gelen ve hem Tarikatın hem de İmparatorluğun son lideri olan Manahın erkek kardeşi ve Caim in yolculuğu boyunca gurubuna eklediği arkdaşlardan biri olan ve bir Golemle Zaman üzerine bir anlaşma yapan Seere son bir ümit olarak Caim ve Angelusu Kraliçe yaratık la birlikte kendi evrenini yani Drakengardın geçtiği evrenin zamanını dondurarak 2003 yılındaki Tokyo'nun Shinjuku bölgesine yani bizim dünyamıza bir geçit açarak yollamıştır.

Caim ve Angelus Tokyo da hapsolmuşlardır ve artık kraliçe canavar ile yüzleşip onu öldürmek zorundalardır. Uzun süren bir mücadelenin ardından kraliçe canavar yenilmiştir ve cesedi sodyum klorür benzeri belirsiz bir madde açığa çıkartır. Ardından Japon hava kuvvetleri Angelus'u bir füze atışı ile vurur, artık kendi evreninde olmayan ejderha orada can verir ve cesedi Tokyo kulesine saplanıp kalır. Cesedi alınıp bir araştırma tesisine götürülür. İşte burası iki serinin buluştuğu, Drakengardın sona erdiği ve NieR'in başladığı yerdir.

https://www.youtube.com/watch?v=JyPgGeMwBE4

Beyaz Klorlaşma Sendromu


Drakengard to NieR image 49
Drakengard to NieR image 50
Drakengard to NieR image 51

Tanrıların İnsanlığa Gönderdiği Yeni İmtihan

Savaşın, büyülerin ve kanın durmadığı Midgard'a ne olduğunu henüz bilmiyoruz ama şunu biliyoruz ki artık Tanrıların yeni bir hedefi var.

Caim ve kızıl ejder Angelus'un Kraliçe ile savaşı Japonya'da ''6-12 olayı'' oalrak bilinir. Çünkü haziranın 12'sinde meydana gelmiştir. Hükümet medyaya bu olay hakkında konuşmayı yasaklasada, olaya ait resimler ve videolar kısa sürede yayılmış ve doğal olarak komplo teorileri uydurulmaya başlanmıştır. Aynı yıl içinde bilinmez, ölümcül bir hastalık Shinjuku'da yayılmaya başlamıştır. Hastalık, bulaştığı kişilerin vücutlarını sodyum klorür benzeri, Kraliçenin bedeninin açığa çıkardığı maddeye dönüştürür. Bu hastalık başlangıçta çok nadir görülmektedir ancak büyük bir hızla yayılmaya başlaması uzun sürmez ve bazı hastalar psikotik krizler geçirir. Sonraki yıllarda, hastalığı araştırmakla görevli tıbbi ekip ona ''beyaz klorlaşma sendromu'' adını verir. Çünkü bazı hastalar klorlaşıyor ve anında toza dönüşüyorlardı. Ancak bilim adamlarının bilmediği ve bir kişiye beyaz klorlaşma sendromu bulaştığında gerçekte ne olduğu çok daha derinlere iniyor. İnsanlar hastalığa yakalandıkları zaman Tanrıların huzuruna çıkartılırlar ve onlara bir seçim sunulur ya ölüp toza dönüşeceklerdir ya da tanrılar tarafından kullanılmak ve insanlığı yok etmek uğruna düşünmesi yetisi olmayan bilinçsiz olacaklardır. Araştırmalar devam etmektedir. Japonya hükümeti herkesin iyiliği için Shinjuku ile diğer bölgeler arasına bir duvar örüp orayı tamamen tecrit etmeyi palanlamaktadır. Ancak halkın bu düşünceye karşı olan şiddetli protestoları buna bir süreliğine izin vermez.

Bu durum sevilen bir ünlünün hastalığa yakalanmış olan birinin saldırısı sonucu ölmesiyle değişir. Hükümet bunu halkın düşüncesini değiştirmek için bir fırsat bilir ve halktan daha önce sundukları planlarının onayını almayı başarır. Bütün dünyadan kendilerine tepkiler yağsa da Shinjuku'yu tecrit edecek olan Jericho Duvarı adında çok büyük bir duvar inşa edilir. Japonya hem duvar içinde hem dışında beyaz klorlaşma sendromu ile ilgili araştırmasına devam eder. Duvarların içinde kalmayı seçen gönüllülerden dışarı ile iletişim sağlanmaktadır. Her nasılsa bir gün duvarın içinde gönüllü duran insanlarla olan irtibat kesilir dışarıya gönderilen son video ise görenlerin korkudan çığlık atmalarına sebep olan garip bir yaratığın ekrana doğru yürüyüşü ile son bulur.

2006'da bilinmeyen bir gurup araştırma tesisinin kızıl ejderha Angelus'un bedeninin tutulduğu kısmına baskın yapar. Komplo teorileri hızla yayılır ve japonya'daki güvenlik önlemleri en üst seviyeye çıkarılır.Bir yıl sonra Shinjuku'nun uydudan çekilen her fotoğrafında ilginç bir siyah nokta görülmeye başlanır. Siyah nokta hep görülmekte ancak hakkında fazla araştırma yapmaya gerek var gibi durmamaktadır.

Şubat 2008'de, Jericho duvarları içerisinden 6-12 olayındakine benzer, ilginç ve ortalığı inleten ürkütücü sesler duyularak yıkılır. Duvarın arkasından büyük bir beyaz yaratık ordusu çıkar ve karşılaştıkları her insanı katletmeye başlarlar. Bu orduya ''Lejyon'' adı verilir ve onların saldırılarını gözlemleyen ve organize eden bir yaratığa''Kızıl Göz'' adı verilir. Japonya ordusu Lejyon'un saldırılarıyla mücadele etmeye çalışır ancak beyaz klorlaşma sendromu her şeye rağmen yayılmaya devam etmektedir. Sadece bu hastalık değil ayrıca Lejyon'da büyümeye devam eder.

Hastalıklı insanlara aynı seçenekler sunulur Tanrılara karşı koymayı seçerlerse öldürülüp toza çevrilirler eğer karşı çıkmaz ve Tanrılara boyun eğerlerse Tanrıların yeni, düşünme yetisi olmayan ölüm makinelerinden oluşan Lejyon ordusuna katılırlar. Tanrıların burada kendileri ile oyun oynadıklarından bir haber şekilde araştırmalara devam etmektedirler.

Lejyon'un lideri ''Kızıl Göz'''ün varlığı henüz cannon olarak kesinleşmemiştir. Ama hayranlar arasındaki en büyük ve en yaygın teoriye göre Kızıl Göz aslında Drakengard 1 in ana karakteri Caim'dir. Yine de bu sadece bir teori ve bu teorinin bu kadar kabul görmesinin yegane sebebi ejderhanın cesedi bulunurken onun sürücüsü olan Caim in cesedinin hiç bir yerde bulunmamasıdır.

Beyaz klorlaşma sendromunun ilerlemesi tehdidine karşı Japonya, ABD ile işbirliği yapıp hastalıktan kurtulmayı önerir.ABD hükümeti bunu kabul eder ve Lejyon'un ölü askerlerinin cesetleri ABD araştırma laboratuvarlarına götürülür. ABD ordusu Lejyona karşı yavaş ve etkili bir mücadele için yardım elini uzatır, Lejyon püskürtülür. Ancak Shinjuku içinden sürekli yeni Lejyon askerleri geldiği için bu çok uzun sürmez. Bu durum karşısında Japonya ve ABD başka çözüm yolu kalmadığı için, Lejyonu kökten bitirmek için havadan nükleer saldırı yapmayı planlar. Japonya vatandaşları bunu pek olumlu karşılamasa da Dünya'nın geri kalanı tarafından teşvik edilir.

Bombalamalar başarılı olur ve ülkede Lejyon'a ait hiçbir iz kalmaz, Shinjuku'nun harabesi ''sıfır noktası'' adını alır. Ancak, dış dünyaları ait parçacıklar bombalamanın etkisiyle etrafa saçılır ve kısa sürede Çin'e ulaşır. 2010'da, beyaz klorlaşma sendromu ilk kez Japonya dışında görülür, ve Lejyon kendini Asya'nın çeşitli yerlerinde tekrar gösterir. Beyaz klorlaşma sendromunun bütün Dünya'ya yayılması uzun sürmez ve devam eden araştırmalar, Lejyon lideri Kızıl Göz'ün hayatta olduğunu kesinleşmesiyle hızlandırılır. Angelus'un bedeni üzerinde devam eden araştırmlarda ''Çoklu Dünya Ayrışma Fenomeni'' ispatlanır ve kızıl ejder ile Caim'in Kraliçe canavar ile paralel bir evrenden geldiği kesinleşir.

Kendileriyle beraber dış dünyaya ait olan ''Maso'' ismi verilen ve büyü ile birlikte beyaz klorlaşma sendromuna sebep olan parçacıkları da beraberinde dünyamıza getirmişlerdir. Bir yıl sonra tesisin ejderhanın kalntılarını tuttukları kısım 200 6 senesinde baskın yapan gurupla aynı gurup olduğu düşünülen gurup saldırı yapar ve Angelus'un bedeni kaybolur. 2014 yılında, beyaz klorlaşma sendromunun yayılmasını önlemek için ''Gestalt Projesi'' isimli bir proje Girişiminde bulunulur.

Bilim insanları, insan bedenindeki dış dünyaya ait parçacıkların etkisinden yaralanarak insanın bedenini ve ruhunu ileride tekrar birleştirmek üzere, ayırmayı başarır. Bu işlem ''Gestaltizasyon'' olarak isimlendirilir. Bu proje 2015 yılında halka tanıtılır ancak büyük bir kısım tarafından reddedilir.Bir yıl sonra 2016 yılında, yayılma hızını kesme amacıyla ''Luciferase'' isimli başka bir proje geliştirilir. Seçkin askerlere Luciferase isimli dünya dışı parçacıklarla yani Maso ile oluşturulmuş ilaç enjekte edilir. Bu askerler Lejyon'a karşı savaşa gönderilir ve uzun bir süre savaştıktan sonra en sonunda yok olup giderler. Araştırmalar devam ederken bilim insanları bu ilacın daha genç kişilerde daha etkili olduğu vücutlarının daha uyumlu olduğunu fark eder, bu yüzden de ''Hamelin Organizasyonu'' adında bir oluşum kurulur.

Bu organizasyon, bedenleri ilaçla uyumlu ergenleri Lejyonla savaşmak için eğitim amacıyla kurulmuştur. Japonya hükümeti ordunun Hamelin Organizasyonuna olan eksik güveninden dolayı memnuniyetsizliğini ifade etmektedir. Tam da bu yüzden silahlanma için Maso lardan enerji eldesi ve kullanımı amacıyla ''Ulusal Araştırma Silahları Laboratuvarı kurulur. Lejyon ve Hamelin Organizasyonu Dünya çapında çok şiddetli çatışmalar yapar, buna rağmen Hamelin Organizasyonunun sayısı gittikçe artmakta ve çok sayıda yeni üye onlara katılmayı beklemektedir.

NieR Kısım 1


Drakengard to NieR image 66
Drakengard to NieR image 67
Drakengard to NieR image 68
Drakengard to NieR image 69

Biricik Kız Kardeşini İyileştirmenin Yollarını Arayan İyi Kalpli bir Çocuk

Japonya ekonomisi zor durumdadır ve hayatta kalan insanlar mülteci olarak Kyushuya'ya gitmektedir. Savaşlar devam etmekte ve Dünya'da zengin ile fakir arasındaki fark gün geçtikçe daha da açılmaktadır.2025 yılında ilk ''Replicant''lar oluşturulur. Bu sözde Replicantlar Gestalt projesinin bir parçasıdır. Gestalt edilmiş ruhların fiziki bedenlerini kaybetleri durumuna bir çözüm olma işlevi görmektedir. Deneyler başarılı olmakta ve Gestalt Projesi ilerlemektedir ancak deneylerde şunu farkederler ki ruhu bedeninden ayrılmış kişinin bedeni de beyaz klorlaşma hastalığından yakalanmaktan kaçınamıyordur bu sayede Replicant Projesinin önemi artar. Lejyonun lideri Kızıl Göz, 2030'da Hamelin organizasyonu tarafından uzun bir savaşın ardından sonuna Kudüs'te öldürülür. Liderleri olmadan, artık saldırılarını planlayamayacak olan Lejyon ordusu gerçek bir tehdit olmaktan çıkacaktır. Ancak bu hastalığın hızla yayılmasına engel olmamıştır.

2032 yılında beyaz klorlaşma sendromunun çözümü hala bulunamamıştır ve Gestalt projesi tekrar halkın gündemine getirilir. Bu sefer beyaz klorlaşma sendromunun durdurulamayan terörü arasında sıkışan halk Gestalt edilmeyi kabul eder. Gestalt Projesi bütün Dünya'da ünlü olmuştur. İnsanlar ruhlarının bedenlerinden ayrılıp uyutulması ve salgın bitince uyandırılmasını kabul etmektedir. Projeye göz kulak olup insanlar dünyada olmadıkları zaman içerisinde projeyi kontrol etmeleri için androidler yapılır.Sonrasında ise Grimoire Projesine başlanır. Bu projede Lejyonla savaşıp hala çok güçlü olan insanların ruhlarını Gestalt projesi kapsamında Kitap benzeri kabuklara çevrilmesidir yani bu insanlar Replicantları yerine kitapları kabuk olarak kullanacaklar ve insan oldukları zamanı tamamen unutacaklardır.

13 farklı şekilde kitap yapılır ancak sadece 3 tanesi başarılı olur bunların isimleri ısrasıyla: Grimoire Noir, Grimoire Weiss, Grimoire Rubrum. İlk iki kitap aynı anda aktif edilirse, çok sayıda Gestalt tek seferde kendi Replicantlarına geri döneceklerdir ancak bu kitaplar çok güçlü büyülerde yapabilmektedir ama henüz bu kitapları kullanmaya çalışıp aklını yitirip ölmeyen kimse çıkmamıştır ve hükümet güçlü ruhlu ve genç olan insanlara kitapların kopyaları gizlice dağıtılır. Tam bu nokta da NieR Replicant başlar.

NieR Replicant oyunu 2053 yılında başlar. Yine bu oyunda da olduğu gibi oyunumuzun 5 sonu bulunur. Bizi en çok ilgilendiren ve bizi NieR Automataya bağlayan gidişatı anlatacağım.

Gestalt Projesi üzerinde yapılan araştırmalar sonucu, bilim insanları süreçte yaratılan Replicantların bir süre sonra ''nüks'' edeceğini farkeder . Yani çok uzun süre Replicant halinde tutulurlarsa bozulmaya uğrayabileceklerdir ve ruhları olmadan kendi bilinçleri kendi yaşantıları olacak ve olan olaylardan hiçbir haberleri olmayacak. 2058'de Nier'in kız kardeşi beyaz klorlaşma sendromuna yakalanmıştır ve derin bir uyku halindedir. Kız kardeşi Yonah'ı kurtarmak için Nier, kendisine ve kardeşine verilmiş Grimoire Noir adlı kitapla hiç istemese de anlaşma yapar ve aklını yitirmez ve konuşan kitap tarafından kendisine ''Gerçek Gestalt'' ünvanı ve ''Shadowlord'' adı verilir. Uykusundan 1000 yıl sonra uyanacak ve beyaz klorlaşma sendromundan kurtulmuş olacak olan Yonah ile 1000 yıl yaşar. Nier, Shadowlord olarak, Gestalt projesini çökmekten kurtarmak için genetik malzemeler temin etmektedir. Bu 1000 yıl geçmekteyken, Replicantlar Lejyona karşı savaşıp güzel ilerlemeler kaydetmektedir. Her nasılsa duygu hissedebilen varlıklar haline gelmeye , kendi kültürlerini geliştirip orjinal Gestaltlardan farklılaşmaya başlamışlardır.

Kaybettiği bir sevdiğini hayata geri getirmek isteyen bir Replicant Kudüs'e gider ve diğer Replicantı hayata getirmeyi başardığını sanar ancak o Replicant kişiik özelliklerinden veya anılarından hiçbirini hatırlamaz. O Replicantın gözleri kıpkırmızı parlamaktadır ve Lejyon'un şeytani lideri Kızıl Göz tarafından ele geçirilmiştir bu şekilde Lejyon'un Lideri tekrar hayata dönmüştür ancak çok uzun sürmez artık dünya eskisi gibi değildir. 11 yıl sonra Lejyon tamamen yok edilir Kızıl Göz yani Caim diyebileceğimiz varlık tamamen ve kesin bir şekilde yok edilmiştir. Nasıl tamamen yok edildiğine yazımın devamında bahsedeceğim.

Şimdi 3288 yılındayız Gestaltlar kendi bilinçlerini sadece agresif Replicantlarla karşılaşmak için tekrar kazanır.(Tam bu noktadan sonra geriye kalan kısmı çok dikkatli okumanızı tavsiye ediyorum) Bin yıl sonrasında, Nier, Yonah ile hayatına devam etmektedir. Yonah hala hastadır ve Nier kardeşinin hastalığına bir çözüm bulmak için yola koyulur, ve yolda kendine birkaç yoldaş bulur. Bunlar: Kaine adında kılıç ustası bir kadın, Emil adında genç bir çocuk ve Grimoire Weisstır.

Buradan sonra karakterleri ve özellikle Lejyonla yapılan savaşla direk bağlantıları olan Grimoireler ve Shadowlord hakkında detay bilgiye gireceğim anlatmam gereken tüm olayları anlattıktan sonra bizi NieR Automaya bağlayan sonu yani E sonunu anlatacağım.

NieR Kısım 2

Grimoire Kitapları

Grimoire Noir:

Project Gestalt ile ilgili notlara göre, Grimoire Noir'e insanlığın dirilişini başlatma özel görevi verildi. Sihrinin aynı anda "gerçek insanlık" sürecini tamamlamak için Grimoire Weiss tarafından deşifre edilmesi planlanmıştı NieR Replicant oyununun prologue kısmında Nier i ve kardeşi Yonah'ı Grimoire Noir ve onun bir kopyasına sahip olduklarını görüyoruz. Grimoire Noir, 2053'te sivillere dağıtılan birçok seri üretim kitaptan biriydi. Nier hasta kardeşini tedavi yollarını ararken kendisine yardım edeceğini söyleyen bir kurum tarafından kendisine ve kardeşine Noir verilmiştir.Nier ve kardeşi ''sıfır noktası'' olarak bilinen ve Lejyonun uyandığı yerde kapana kısılmışlardır

Daha sonra, Grimoire Noir'in kopyalarına sahip olan diğer kurtulanların Gestalt'lara dönüştüğüne tanık oldular.Nier ve kardeşi ''sıfır noktası'' olarak bilinen ve Lejyonun uyandığı yerde kapana kısılmışlardır. Nier ve Yonah bir şekilde kaçtılar ve bir bakkal dükkanına saklandılar. Kitap, ruhunu güç için takas etmek için uykusunda Nier'i cezbetmeye çalıştı, ancak yalnızca Nier'in Noir'e saldırmasıyla sonuçlandı. Gestaltlar sonunda Nier'i buldu ve onu alt ederek onu Noir'in gücünü kullanmaya zorladı. Nier yüzlerce Gestalt öldürdükten sonra Yonah'yı kontrol eder, ancak onun Grimoire Noir kopyasına dokunduğunu ve böylece kendisinin bir Gestalt olduğunu fark eder. ''The Lost Verses and the Red Sky'' adlı Drama CD serisinde, Noir'ı efendisine sadık ve itaatkar bir hizmetkar olarak tasvir eder ve Nier'i kullanan bilim adamlarına düşmanca davranır. Yonah derin uyku halindeyken Noir, bin yıllık bekleyiş sırasında Nier'in tek arkadaşıydı.Gestalt Projesi daha başlarında yolun sonunun çöküşe gideceğinin kıvılcımlarını veriyordu

Grimoire Weiss:

"Beyaz kitap" olarak da bilinen Grimoire Weiss, başlangıçta Nier'in yardımıyla serbest kalmıştır. Beyaz kitap olarak biliniyordu çünkü kara kitap olan Grimoire Noir'ı durdurması gerekiyordu. Geçmişte Weiss, Grimoire Noir ve Grimoire Rubrum olarak bilinenlerle birlikte Project Gestalt'ın bir parçasıydı. Yazının devamında bahsedeceğim karakterler olan Devola ve Popola'nın dediği gibi, Grimoire Weiss "Mühürlü Mısralar''ın gücünün sadece küçük bir bölümünü içerir", bu da Mühürlü Mısralar'ın gücünün son derece güçlü olduğu anlamına gelir. Mühürlü Mısraların ne olduğuna incelemem kısaca bahsettim ama burda da bi özet geçecek olursam güçlü büyüler diyebilirim.

Grimoire Weiss, Nier olaylarından bin yıldan fazla bir süre önce erkek bir insan olarak dünyaya geldi. Weiss 10 yaşında Hamelin Örgütü'ne alındı ve Legion'a karşı çocuk asker olarak eğitildi. 16 yaşında, Hamelin'in 13. Haçlı Seferi ekibinin bir parçası olarak Lejyon lideri Red Eye'ı yendi. Birimin askerlerinden sadece ikisi hayatta kaldı: Weiss ve isimsiz bir kız. Weiss, 19 yaşında, Kızıl Göz ile savaştan diğer kurtulanla birlikte örgüt güçlerinden onurlu bir terhis almak için çok gizli bir Hamelin deneyine girdi. Deneyde, on üç Hamelin askeri, sihirli sihir kitaplarına çekilmek üzere birbirlerini öldürmeye zorlandı; Weiss beyaz bir kitabın içine çekildi, kız ise koyu kırmızı bir kitabın içine çekildi ve Grimoire Rubrum oldu.

Grimoire Weiss, Nier'in Yonah'ı iyileştirme yolculuğunda güçlü bir müttefik haline gelen, ölçülemez bir bilgeliğe ve yaşa sahip gizemli bir kitaptır. Grimoire Weiss keskin bir dile ve şişirilmiş bir egoya sahiptir, ancak çoğu zaman cehalet gibi davranır. Bunu Nier'i test etmek için mi yoksa ilgisini kaybettiği için mi yaptığı bilinmiyor. Konuşan, havada uçuşan, her şeyi bilen bir kitap olmanın yanı sıra, Grimoire Weiss, Nier'in savaşta ona yardımcı olan güçlü büyüler yapmak için ortaya çıkardığı Mühürlü Ayetler'i kullanır. Ejderhadan yayılan Beyaz Klorlama Sendromu'nun yarattığı Lejyon'a karşı savaşmak için büyü kullanmak için yetiştirildi) bir kitap haline getirildi. Kırmızı Kitap, Grimoire Rubrum ve Kara Kitap, Grimoire Noir de bu şekilde oluşturulmuştur. Grimoire Weiss'ın gerçek amacı, Grimoire Noir ile birleşerek Gölgeleri Replicant bedenlerine dönmeye ve tekrar gerçek insanlar olmaya zorlamak. Shadowlord'a karşı savaş sırasında Weiss yere düşer ve tüm gücünün Nier tarafından kullanıldığını ortaya çıkarır. son beş yılda. Daha sonra son gücünü Grimoire Noir'i tamamen yok etmek için kullanır, bu süreçte fiziksel formunu da yok eder.Yan malzemelere göre bilinci, bedensiz dünyanın içinde kalır. O, varoluştan tamamen kaybolmamıştır.

Grimoire Rubrum:

Grimoire Weiss ve Grimoire Noir gibi Grimoire Rubrum da kitaba bağlı bir Gestalt'tır. Aslen Hamelin Organizasyonu (Lejyonlarla sihirle savaşmak için çocuk askerleri eğiten bir organizasyon) için bir Haçlı idi ve Weiss ile daha önce bir insan olarak tanışmıştı. O ve Weiss, diğer 11 Haçlı çocuğuyla birlikte bir odaya kilitlendi ve birbirleriyle sihirle savaşmaları sağlandı. Düşenler daha sonra Grimoires'a dönüştürüldü. Weiss ve Rubrum yoldan çekilmeye çalıştılar ama sonunda düştüler ve Grimoire Weiss ve Grimoire Rubrum oldular. Son ayakta kalan ise Grimoire Noir oldu. Burdan anlaşıldığı gibi Noir en güçlü Grimoire kitabıdır.

NieR Kısım 3


Drakengard to NieR image 91

Shadowlord

Yazının önceki kısmında Shadowlordan bahsetmiştim o yüzden benim değineceğim konu oyunla alakalı BÜYÜK SPOİLERLAR İÇERİYOR.

NieR Replicant oyununda öğreniyoruz ki prologue da oynadığımız Nier aslında Shadowlord'un kendisi ve oyun boyunca yönettiğimiz ana karakterimiz ise Orijinal Gestaltın yani Shadowlord'un Replicantı. Bu bilgiyi oyunun sonunda öğreniyoruz ve bir şeyi daha öğreniyoruz ''gölgeler''in yani oyun boyunca sayısızca öldürdüğümüz yaratıkların aslında Gestaltların kendisi olduğu ve oyun boyunca aslında gerçek insanları yok ettiğimiz ortaya çıkıyor. 1000 yıl sonra derin uyku durumundan uyanan Yonahın gestaltı abisi Shadowlordun yani Gestalt Nier'in, ana karakterimiz olan Replicant Nieri bulup Gestalt Yonah'ın Replcantını Grimoire Noir in yardımıyla kaçırır ve Gestaltı Replicantın içine zorla soktuğu için Gestalt Yonah'ın durumu iyi olmasını beklerken daha da kötü olur.

Yohanın kaçırılmasının üzerinden 5 yıl geçmiştir ve artık Shadowlord ile olacak olan son savaş başlar. Bu savaşta Yonah kendi Replicantından vazgeçerek Gestalt formuna geri dönerek ruhu tamamen ölür bunu engelleyemediği için öfkeden deliye dönen Gestalt Nier , Replicant Nier le arasında geçecek olan son düeloyuda kaybederek Replicant Nier tarafından öldürülür. Orjinal Gestalt ölmüştür ve Gestalt Projesi de çökmüş olur. Geriye kalan Gestaltlar gidecek yerleri olmadığı için Kızıl Gözünün ölümündeki sonraki Lejyona benzer şekilde ne yapacaklarını bilemez halde hareket etmeye başlarlar.

Androidler

İnsanlık Gestaltize olmadan önce ilk insansı androidler olan Devola ve Popolayı yaratırlar androidlerin ilk başta ne amaçla yaratıldığından bahsetmiştim. Oyunun sonunda Replicant Nier oyun boyunca görev aldıkları ve ablaları olarak gördüğü kişilerin aslında olması gerektiği gibi Shadowlord un yani insanlığın yeniden dirilmesini sağlayacak olan kişiye hizmet ettiklerini ve bunca zaman boyunca her şeyin farkında olduklarını açıklarlar. Replicant Nier'i onunla anlaşma yapan ve Gestalt Projesi çöküşe doğru gitmeden önce projenin işleyebilmesi için yegane parça olan ve hafızasını kaybeden Grimoire Weiss ile birlikte Shadowlorda teslim olmaları için onlarla savaşırlar ancak bu savaşta Emil ile birlikte ikiside ölür.

Emil

Emil Nier'in oyun boyunca ona katılan üyelerinden biri olup bizi NieR Automataya bağlayan araç olarakta görebiliriz kendisini.No.7 olarak da bilinen Emil, NieR Replicant oyununda bir refakatçi ve tetratagonist ve ayrıca NieR:Automata'da küçük bir karakterdir. Emil, Halua'nın küçük ikiz kardeşidir. Nier'in ilk yarısının sonlarına doğru Nier'in partisine katılan, gözlerini gören herkesi taşa çevirme yeteneği ile lanetlenmiş (veya parti tarafından başka şekilde güvence altına alınmış, kutsanmış) genç bir çocuktur. Oyunun 2. yarısında şunu öğreniriz Emil ve kardeşi Halua 1000 yıl kadar önce Lejyonu yok etmek için üzerinde deney yapılan kardeşlerdir ve ikiside Maso ya karşı bağışıklıdırlar. Bu bağışıklık onların büyüyü kontrol etmesine olanak sağlar. Aslında başta sadece halua üzerinde deney yapılır ve başarılıda olur. Haluanın yeni ismi No. 6 dır. Ancak bir sorun orataya çıkar No.6 bunca deneye karşı aklını yitirerek tesisteki nerdeyse herkesi öldürene kadar dizginlenemez. Lejyonu yenmesi için tasarlanan en güçlü biyolojik silah korunaklı bir hücreye hapsedilmiştir öldürülemiyordur. Bununla beraber bilim insanları hem No. 6 yı dizginleyip onu öldürecek hemde Lejyon birliklerini ve Kızıl Gözü yok etmek için No. 7 yi yaratırlar. Emil doğuştan özel bir çocuktur gözleri Medusa gibidir Masoyu kontrol edebilecek güçtedir. Bilim insanları bunu görecek kadar uzun yaşamadan hücresini yok etmiş olan No. 6 tarafından öldürürler ancak 1000 yıllar sonra Emil, Nierle birlikte bu tesisin harabelerinde No. 6 yı yani Halua yı görürler. Emili özümseyen Halua Nier tarafından öldürülür. Emil kardeşinin isteği üzerine onu özümser ve artık yeni bedeni ile gelmiş geçmiş en en güçlü biyolojik silaha dönüşür artık hem Halua'nın güçlerine sahiptir hemde kendi potansiyelini açığa çıkarmıştır.

Kaine

Kainé, Nier'in köyde ona sevgi gösteren tek kişiyi yani büyükannesini paramparça eden gölge Hook'u öldürmesine yardım ettikten sonra ona eşlik eden Nier'in bir arkadaşı ve deuteragonistidir. Vücudunun sol tarafı, kendisine Tyrann diyen bir Gölge tarafından ele geçirilmiştir. Yetiştirilmesinin ve Tyrann'ın vücudunu işgal etmesinin bir sonucu olarak, kaba ve şiddetli olmaya eğilimlidir, ancak ara sıra özellikle Emil'e karşı daha nazik bir taraf gösterir.

Aslen The Aerie adlı bir köyde büyüyen Kainé, vücudunun sol yarısının bandaj benzeri örtüler altında tuttuğu ve Tyrann adlı bir Gölge tarafından ele geçirildiği için acı çeken kaba bir kişidir. Bu melez form onun toplumdan dışlanmış, köylerde hoş karşılanmayan ve çok az kişi tarafından arkadaş olunan biri olarak yaşamasına neden olmuştur. Çocukluğunda interseks olduğu için maruz kaldığı tacize tepki olarak, kadınsı özellikleri öne çıkaran giysilerden hoşlanmaya başladı.Kendisi Nier gibi bir Replicanttır. Tryann dan hızlıca bahsetmem gerekirse. Büyükannesinin ölümüne sebeb olan gölge Hook'u ile savaşırken kaine sol kolunu kaybeder ve çok ağır yaralanır. Tam da o sırada gölge Tryann kaine sormadan onunla bir bütün olarak kaine zorla anlaşma yaptırır çünkü kendisi de bu gidişle Replicantlar tarafından öldürülecektir. Kainenin sol kolu yeniden çıkarır ve ona Hook'u öldürebilecek gücü verir ama o kol artık bir silaha dönüşmüştür ve Tyrann'a aittir.

Nier'e yolcuğu boyunca yardım eden onun ''kılıcı'' olan ve yolculuğun sonuna doğru tek bildiği katliam olan gögle Tyrann ile olan iç hesaplaşmalarınıda halleder.

NieR Replicantta adı geçen ''Kara Yazgı'' ya da ''Black Scrawl'' hastalığından yani Replicant Yonahın muzdarip olduğu hastalığa ve Replicant Nier'in oyun boyunca tedavisini arayan hastalıktan ufakça bahsederek artık artık sona yaklaşıyoruz

Black Scrawl

Bu hastalık bir Replicantın Gestaltından çok uzun süre ayrı kalması ve birleşmemesi sonucu orataya çıkan bir fenomen olup tek tedavisi Gestaltın o Replicantın içine girmesidir ve ölümcüldür. Hastalığın Replicantlar üzerinde nasıl etki ettiği ne kadar sürdüğü tam olarak bilinmiyor.

Kayıp Dünya Ve Son Direniş

Uzaylı Irkı ve İlk YoRHa Birimleri

NieR Replicant oyununun D sonunda, Nier kendini Kaine'ye yardım etmek için feda eder ve onu Yonah dahil olmak üzere hiç kimse hatırlamayacak şekilde yok olur. Çünkü kendisi asıl Shadowlord'dur. Nier'in varlığı tamamen silinince geride kalan tüm Gestaltların yıkımına sebep olur.

D sonundan devam eden ve bizi E sonuna götüren ve orjinali Grimoire Nier adlı kitapta olan ve NieR Replicant ver 1.22... de oyuna getirilmiş olan ''Kayıp Dünya'' adlı kısa hikayedir. 3473'de Kaine oyunda sıkça uğramasakta hiç bir şekilde gizemini çözmediğimiz ''Efsaneler Ormanı'' adındaki oramanın ortasında Gestalt Projesinin merkezi sayılabilecek, makinelerin ve var olan Repliacntların yenilerini üreten bir kule keşfeder. Burada, kendini ''ormanın yöneticisi'' olarak tanıtan gizemli ve görünüş olarak çocuğa benzeyen iki adet androidle ile karşılaşır. Bu yöneticiler Grimoierlerin burada yaratıldığını ve Replicantların ve Gestaltların yaşamlarını kontrol edebilmektedirler. Yöneticiler ayrıca bu ormanın antik ırktan insanların aslında 6-12 olayının sonunda etrafa saçılan ve ''şeytani element'' olarak periyodik cetvele eklenen Maso üzerinde araştırma yapılan yer olduğunu söyler. Ve sonra ilginç bir şekilde bu bölgenin zaten çoktan başlamış olan ''kapanma evresi'' adındaki son evresine girdiğini söyler ve kendisine ilk defa Replicant Kaine diye hitap ederler

NieR Replicantta olan olaylar sonucu öldüğünü sandığımız Emil vücudunu tekrar toparlamış şekilde Kaine'ye ulaşarak ona kuleye saldırmasına yardım eder. Yöneticiler, Kaine'yi ve Emili , Kainenin Masodan yaratılmış kopyaları ile bir mücadeleye sokar çünkü Kainenin potansiyelinin bir Replicantın çıkabileceği en üst nokta olarak kabul ederler ve buradan da anlaşılır ki YoRHa birimlerinin kökeni Kaine'ye uzanır.

Kaine ve Emil beraber kulenin enerji kaynağına ulaşmayı başarır. Burada Kaine tanıdık bir sesin kendisine oradan uzak durması gerektiğini söylediğini duyar. Kaine bu sesi görmezden gelip kör edici beyaz ışığın yani enerji kaynağının saçtığı yere ulaşır. Ve ışık kaybolduktan sonra Kaine ve Emil onunla ilk tanıştığı yaşlarındaki baygın halde duran Nier'e kavuşurlar.

725 yıl sonra son Gestaltta yok edilir. 5012 yılında Kraliçe canavar Seere yüzünden Dünyamız bir tür solucan deliğine dönüşmüştür ve çok gelişmiş bir uzaylı ırkının Masonun tüm dünyaya yaydığı güçlü enerjiden dolayı Dünyamızı işgale gelirler ve ''Uzay Savaşı'' başlar. O sırada çoktan ölmüş olan Replicant Nier ve Replicant Kaine nin aksine emil yaşamaktadır ve makinelerle gezegeni ele geçirmeye başlayan uzaylılara karşı kendinin 85 milyon kopyasını oluşturarak kalan son insanların da aya kaçmasına fırsat tanımıştır.

5645'te, kısa hikaye ''Prometeus'un Ateşi'' yer alır. Bu hikayede ''Beepy'' isimli bir robotun barış içinde yaşıyor gibi görünen insanları, uzaylıları ve makinalerı görmek için bir hurda tepesinden ilerlemekte ancak işlerin görünüğü gibi olmadığını farkeder. Uzun yıllar sonra bir kaç büyük savaş patlak verir ve direnişçilere savaşması için android filoları toparlanmaktadır, ancak uzaylılar da çok güçlü olduklarını kanıtlamışlardır. 11939 yılında yani 14. Makina savaşı başladığında gerieye kalan son insanlık Aya kaçarak ''Makina Yaşam Formları'' ile savaşmak için yeni ve daha iyi androidler geliştirirler ve böylece Replicant Kaineden alınan veriler ve Lejyonla olan savaştan ders çıkartan insanoğlu ilk YoRHa birimlerini kurar. Tanrıların bu seferki askerleri Uzaylılar ve onların ''Yaşayan Makinaları''dır. Bu noktadan sonra beyaz klorlaşma sendromuna ne olduğu, kara yazgı hastalığına ne olduğu, Replicantlarla androidlerin arasındaki bağın ne olduğu ve daha aklınıza takılan bir çok soru NieR Automata da cevaplanıyor ve hikayeye bir nokta koyulmaktadır ancak bu rehberin burada sonuna geliyoruz. İlerleyen zamanda NieR Automata Lore rehberi ile tekrar karşınızda olacağım.

Umuyorum ki bu anlatım kafanızı çok karıştırmamıştır. Biliyorum hikaye bazı noktalarda kafa karıştırıcı olsa da burada bu devasa, karmaşık ve özetlemesi çok zor olan bu hikayeyi elimden geldiğince ayrıntıya girmeden en anlaşılır şekilde yer yer efsane anlatır gibi yer yer terimsel konuşarak size aktarmaya çalıştım. Anlatamadığım çok fazla yer olduğunu yazıyı okuyarak ta az çok anlayabilirsiniz eğer aklınıza takılan bir yer olursa bana yorumlardan ulaşabilirsiniz. Anlatığım bozukluğu yaptıysam da sizden özür diliyorum :,)

Buraya kadar okuyan herkese çok teşekkür ediyorum. Yoko Taronun bu eşi benzerini bulamayacağınız dünyasındaki bunca güzel hikayeyi sizlerle paylaştığım için çok mutluyum. sonraki lore rehberlerinde görüşmek dileği ile

Glory to Mankind

-Jironn

Source: https://steamcommunity.com/sharedfiles/filedetails/?id=2878955260					

More NieR Replicant ver.1.22474487139... guilds